Anasayfa Dil Kültür Tarih Coğrafya Seyahat
Arnavut Coğrafyası

Burada Arnavut tarihini şöyle açıklayacağız: Kosova Tarihi ve Arnavutluk Tarihi

Kosova Tarihi

Kosova tarihi günümüzdeki bağımsız Kosova Cumhuriyeti’nin sınırları içinde kalan toprakların tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan tarihini kapsar.

Kosova'ya tarih öncesi dönemlerde yerleşen ilk Hint-Avrupa halkları İlliryalılar ve Traklardı. 6. yüzyılın sonlarında Slavlar Kosova'ya yerleştiler. 850-1018 yılları arasında Kosova Tuna Bulgar Hanlığı'nın bir parçası oldu. 13. yüzyılda Sırpların, 14. yüzyılda ise Osmanlı Türklerinin eline geçti. I. Balkan Savaşı'ndan sonra Yugoslavya Krallığı'na dâhil edilen Kosova, 1992 yılında Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra Sırbistan'ın sınırları içinde kaldı. Ancak Sırbistan hükümeti, bu dönemde Kosovalılarca talep edilen ve nüfusunun çoğunluğu Arnavut kökenli olan Kosova halkının özerkliğini tanımadı. 1990’lı yıllarda Sırbistan hükümeti ve Kosovalılar arasında birçok şiddet olayı yaşandı.

Kosova 1999 yılında NATO tarafından yapılan Kosova Operasyonu sonrasında Sırbistan’dan ayrı özerklik kazandı. ABD, AET, Sırbistan ve Rusya arasında Kosova'nın statüsü konusunda yapılan görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Kosova 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etti.

Eski çağlar

Kosova bölgesi Neolitik Çağda, Vinča-Turdaş kültürü içinde yer almıştır (Batı Balkan siyah ve gri potası). Bölgede Tunç Çağı’ndan MÖ. 20. yüzyıla, Demir Çağı’ndan MÖ. 13. yüzyıla dek olan devirlere ait mezar taşlarına rastlanmıştır.

İlk çağ

Roma İmparatorluğu döneminde Kosova'nın ismi Dardania'ydı. “Dardania” adlı bu küçük yönetim bölgesinin, bugünkü Kosova topraklarıyla kesiştiği mevkileri vardır. Dardania, "Moesia Superior" adlı eyaletin içindeki küçük bir bölgenin adı idi. Günümüzde Kosova'da Dardanlara ait birçok kalıntıya rastlanmaktadır. Kosova'da yaşayan Arnavutların çoğu, kendilerinin Dardanlar ve İlirlerin vârisleri olduklarına inanır. Buna delil olarak da Dardanlarla, insan yapısı, kültür ve dil yapısı bakımlarından ortak oldukları ileri sürülmektedir. Bugünkü Arnavutça, Dardanların diliyle ortaklığı çok az olan bir durumdadır. Bu teoriye göre, dil zaman geçtikçe değişmiştir ancak aynı dilbilgisi kurallarını içermektedir. Arnavutça kelimelerin çoğu İlirya'da konuşan dilden kaynaklamaktadır. Bunun en güçlü kaynağı eski Yunan felsefecilerin kitaplarında - İlir diline ait pek çok kelimeyi kullanmasıdır. Dardanlar Kosova'nın bugünkü topraklarında yaşamaktaydı. Yapı olarak güçlü ve sert insanlar olarak izah ediliyorlar.

Roma İmparatorluğu devrinde ve bu imparatorluğunun ikiye ayrılması sonrasında Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan (3. ve 4. yüzyıl) Kosova muhitinde Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Uz gibi Türk boylarının geçici ve kalıcı yerleşmeleri de söz konusu olmuştur.

Balkanlar’daki Arnavut-Slav prenslikleri

Kosova ilk defa I. Murat zamanında 1389 yılında I. Kosova Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına katıldı. Ancak Yıldırım Bayezid'in 1402 yılında Ankara Savaşı'nda yenilmesi üzerine yaşanan Fetret Devri sırasında Kosova'daki Osmanlı yönetimi zayıfladı. 1444 yılının Mart ayında Arnavut ve Karadağ prenslikleri Balkanlar'daki Osmanlı yayılmasına karşı Arnavut Birliği (“Liga”sı) (ya da Lezha Ligası veya siyasî birliği) denilen bir askerî savunma birliği oluşturdular. O zamanlar Venedik hâkimiyetinde bir liman şehri olan Lezha (Alessio)'da bölgenin en önemli prenslikleri olan Thopia, Muzaka, Ballsha ve Crnojevic aileleri de bu birliğe kurdu katıldı.

Arnavut Lezha Birliği'nin üyeleri olan prensler şunlardı: Lek Dukagjin, Pjetėr Shpata, Gjergj Ballsha, Karl Thopia, Theodor Muzaka, Stefan Crnojević, İskender Bey (Gjergj Kastrioti). Daha ufak diğer Kuzey Arnavut aşiretleri de bu birliğe katıldılar. Osmanlı Türklerine karşı mücadele için kendi aralarındaki anlaşmazlıkları bir tarafa bıraktılar. Arnavut Kruya Prensi Gjergj Kastrioti (İskender Bey) birliğin komutanlığına seçildi. Alınan siyasî kararlarda bütün birlik üyelerinin kabul etmesi şartı vardı. Birlik Venedik Cumhuriyeti tarafından da desteklendi.

1444'te İskender Bey Osmanlı ordusunu Torviol Ovası'nda yenmeyi başardı. Bundan sonraki iki yılda da Arnavut Birliği, Osmanlılara karşı savaşlar kazandı. 1450'de Kruya'yı kuşatan Osmanlı birlikleri kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldılar. 1451'de İskender Bey Napoli Krallığı ile bir ittifak kurdu. 1452'de Osmanlı ordusu Mokrica ve Meçadi'de Arnavut Birliği'ne yenildi. 1453'te İstanbul'un fethi üzerine Arnavutlar Napoli, Venedik, Papalık ve Macaristan Kralları'ndan maddî yardım almaya başladılar. 1462'ye kadar Arnavutlar her yıl Osmanlı ordusunu püskürtüyor, ama ertesi yıl Osmanlılar tekrar aynı güçle tekrar geliyorlardı. 1460 ve 1463'te yapılan ateşkesler dışında Arnavut-Osmanlı savaşı hiç durmadan sürdü. 1462'de İskender Bey önemli bir şehir olan Ohri'yi almayı başardı. 1466'da Kruya'nın ikinci kuşatması da Arnavut Birliği'nce engellendi. Fakat aynı yıl Osmanlılar Shkumbin Vadisi'nde Elbasan Kalesi'ni kurmayı ve ilk kez Arnavutluk'ta kalıcı olmayı başardılar. 1467'de Kruya'nın üçüncü kuşatması da Arnavut Birliği'nce engellendi. 1468'e kadar İskender Bey'in 10.000 kişilik ordusu Osmanlı Orduları'nın sürekli saldırılarını başarıyla engellemeyi başardı.

1468 yılında İskender Bey'in ölümüyle Lezha Birliği zayıflamaya başladı. Venedik'in yardımıyla Kuzey Arnavutlar Osmanlılarla mücadele etmeyi sürdürdüler, ancak Venedik yönetimindeki İşkodra, 1479'da Osmanlılarca fetholununca, Arnavut direnişi sona ermese de zayıfladı. Bundan sonra Arnavutluk Osmanlı hâkimiyetine girdi.

I. Kosova Savaşı (1389)

I. Kosova Savaşı, 28 Haziran 1389 tarihinde Kosova Ovası’nda yapılmıştır. Bu sırada hükümdar Knez Lazar Hrebelyanoviç, Hristiyan askerlerden bir koalisyon oluşturmuştu. Ayrıca, Bosnalı, Sırp, Macar ve bir miktar Sakson paralı askeri de savaşta yer almıştır. Sultan I. Murad da, Balkanlar ve Anadolu’dan topladığı gönüllü birlikleri ile de güçlenmişti. Savaş taraflarının asker sayısını bugüne dek tam saptamak mümkün olmamışsa da, görüşlerin ağırlaştığı nokta Hristiyan askerlerin Osmanlı askerlerinden fazla olduğu yönündedir.

Savaş sonucunda Sırp ordusu bozguna uğratıldı ve Lazar öldürüldü. Türk hükümdarı I. Murad da savaş meydanında öldü. Miloş Obiliç (Kobiloviç) adlı bir Sırp tarafından yaralandırıldığı ve yaralanma sonucu vefat ettiği söylenmiştir. Bu savaş Sırp mitolojisinden inanılamayacak kadar büyük etkiler yaratmıştır. Etkisi günümüzde de sürmektedir. Savaştan sonraki dönemde Sırbistan’ın tamamı Osmanlı-Türk hâkimiyetine girmiştir.

I. Kosova Savaşı ve etkisi

I. Kosova Savaşı’nın Sırp toplumunun psikolojisine yarattığı etki ise yıllarca değil, geliştirilen mitoloji ve efsaneler sayesinde yüzyıllarca sürmektedir. Her şeyden önce Prens Lazar, Sırp Ortodoks Kilisesi tarafından tanrısallaştırılmıştır. Mevcut mitolojiye göre, I. Kosova Savaşı’nın arifesinde bir melek Lazar’a seslenerek, “fani çarlık” ile “ilahi çarlık” arasında bir seçim yapmasını istemiştir. Sırplara göre Lazar ilahi çarlığı seçmiştir. Dahası, Lazar ile İsa arasında benzerliklerin kurulduğu da görülmektedir. Genel olarak I. Kosova Savaşı ve bu savaşta yer alan karakterler hakkındaki Sırp yorumları, Hıristiyan mitolojisindeki olaylar ve karakterlerle karışmıştır. İşte bu sebepten dolayı, Sırplar kendine “ilahi millet” sıfatını yakıştırmaktadır. Diğer taraftan, Türklere karşı yürütülen Kosova Savaşı hakkında yazılan destansı halk şiirleri, en iyi bilinen ve en güzel kabul edilen şiirlerdir. Bütün bunlar ise, Sırpların Kosova’ya “Sırbistan’ın Kudüs’ü”, “Sırp dini değerlerinin ve Sırp medeniyetinin beşiği” gözüyle bakmasına yol açmıştır.

Sırp milletinin şuurunda I. Kosova Savaşı, tarihlerinin en önemli olayı olarak yaşamaktadır. Sırplar bu savaş hakkında, okula başlamadan önce, dedelerinden öğrenmektedirler. Sırp devleti daha önce parçalanmış olmasına rağmen, Sırp ve Karadağlılar, söz konusu savaşı, Orta Çağ Sırp Devletinin ölümüne ve “Sırpların Türklerce köleleştirilmesine” yol açan savaş olarak hatırlamaktadırlar.

Tam tarihi bile tartışmalı olan I. Kosova Savaşı hakkında kesin olarak bilinenler, çatışmaların şiddetli geçtiği, iki tarafın da ağır kayıplar verdiği, Sultan I. Murad ile Prens Lazar’ın öldüğüdür. Murad ile Lazar’ın tam olarak nasıl ve ne zaman öldükleri hakkında da kesin bilgi yoktur. 18. yüzyıldan itibaren soy ismi “Obiliç” olarak anılmaya başlayan Miloş Kobiloviç (Kobiliç) tarafınca şehit edildiği düşünülen Sultan I. Murad’ın yerine oğlu Bayezid, Lazar’ın yerine ise küçük oğlu Stefan Lazareviç geçmiştir. Annesi Kraliçe Militsa’nın nasihatine uyan Lazareviç, sonradan Osmanlı’ya bağlanmayı kabul etmiştir. Sırplar Osmanlı’dan tam bağımsızlığı ancak 1878 yılında elde edebilmişlerdir.

II. Kosova Savaşı (1448)

II. Kosova Savaşı, 1448 yılı Ekim ayında iki gün süren çarpışmalar ile gerçekleşti. Savaşın ilk tarafının lideri Macar önderi János Hunyadi; diğer tarafın lideri Türk hükümdarı II. Murad idi. Sonuç yine aynı olmuştur: Macarlar kaybetmiş ve savaş meydanından püskürtülmüşlerdir. Bu savaşın neticesinde Osmanlı fetihleri Avrupa’nın içlerine doğru gelişme fırsatı bulmuşlardır.

Savaşların önemi

I. ve II. Kosova Savaşı’nda Osmanlı Türk ordusu karşısında yenilen bütün liderler kendi halkları için unutulmaz kişiler olmuşlardır. Sırplarda Lazar Hrebelyanoviç ve Kosova Savaşı hakkındaki Sırp düşünüşü oluşmuş; Macarlarda hükümdar Hunyadi, ölümüne dek Osmanlılarla mücadele etmiş ve Macar halkınca önemli sayılmış; Ulah kontu Vlad 3. Drakula da bu devirde ünlenmiş; Gjergj Kastrioti (İskender Bey) de bu devirlerde Osmanlılarla yaptığı mücadeleler ve devşirilme hikâyesiyle ünlenmiştir.

Osmanlı dönemi

1389’da başlayan Osmanlı hâkimiyetinin kesinleştiği tarih olan 1479 ile 1912 yılları arasında Kosova, Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Kosova'nın çok önemli Batı-Doğu ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle, Osmanlı yönetimi Venedik'in de kontrolüne yakın olan Arnavutluk'un geri kalan bölgelerinin aksine Kosova'da yoğun bir devşirme-İslamlaştırma politikası Kosova'da uyguladı.

Kosova bölgesinde Osmanlı devlet yönetimiyle beraber, Roma devrinden beri sürekli olarak sağlanamayan düzenlilik sağlanmıştır. Bölge, Osmanlı öncesinde buralarda yaşayan Müslüman olmayan Türklerle, Osmanlı Devleti ile beraber artan Müslüman Oğuz Türkleriyle Türklük açısından iyice yoğun nüfuslu bir hâle geldi. 1912 yılı civarlarıyla beraber Osmanlı hükümranlığının kalktığı zamana kadar Kosova’da Türkçe, genel kültürel dil kimliğindeydi. Zaten bölgedeki Türk nüfusu da bunu sağlayan önemli sebeplerin başında geliyordu. Bölgenin Türk olmayan halkları, Türkçe ile hem dinî yönden hem kültürel yönden iyice geliştiler. Türkçeyi, kendi dillerinin yanında kullanmaktan uzak durmadılar. Bunun neticesinde de Kosova ve çevresi, Osmanlı Devleti’nin önemli bölgelerindendi. Osmanlı idaresi, bölgede yaşayan Arnavutlara, Sırplara da herhangi bir zorlama uygulamadı. Özellikle Arnavutlar, kültürel yönden sıkıntılar yaşamadılar ve bugünlerine geldiler. Arnavutlar, Balkan Savaşlarına kadar Osmanlı Devleti’ne bağlı, kendilerini Türklerden pek ayırmayan bir halk kimliğindeyken, özellikle 1800’lerin ikinci yarısında artan bir eğilimle Osmanlı algısından kısmî kopma istek ve tepkilerini geliştirmeye başladılar. Bunda, Hıristiyan Batı dünyasının ayrılıkçı kışkırtmaları ön planda olmuştur. Bu kopma eğilimi Arnavutluk devletinin kurulmasıyla son hâle geldi. Bugün Kosova’da Arnavutlarla Türklerin ortak yaşayışlarındaki sıcak ilişkiler ve samimiyet de gizli veya açık düşmanlıklar da o dönemlerin ürünleridir.

1689’da Kosova, Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları(1683-1699) adlı savaşla anılmıştır. Bu savaş Sırp millî mitolojisinde yerini almıştır. Ekim 1689’da Margrave Badenli Ludwig önderliğindeki küçük bir Habsburg askerî gücü, Osmanlı topraklarına girip Belgrad üzerinden ilerleyerek Kosova toprakları gelmişti. Birçok Sırp’ın da desteği ve katılımıyla gelişen bu orduya Osmanlı kuvvetleri Kosova’da karşı taarruzla cevap vermiş ve Habsburg ilerleyişini durdurmayı başarmıştı. Osmanlı karşı akınlarıyla Habsburg ordusu önce Niş Kalesi’ne gerilemiş, daha sonra da Tuna’nın ötesine püskürtülmüştü.

1878 yılında Osmanlı Devleti’nin Arnavutların da yaşadığı dört eyaletinden katılımlarla oluşturulan Prizren Birliği (Prizren Ligi), Osmanlı yapılanması içinde Arnavut milliyetinin gelişme ve yeni yaklaşımları kurma aracı olarak işlev gördü. 1910’da Jöntürkler’den de destek aldıkları düşünülen Arnavut ilerigelenleri, Bab-ı Ali’ye baskı yapmaya başladılar. Bu devirde ayrıca, Priştine’den gelişen bir isyan da söz konusu olmuştur. Bu gibi olumsuz gelişmeler sebebiyle Sultan Mehmet Reşat, Rumeli ziyaretiyle Kosova Vilayeti’ne de gelmiş ve halkla birebir temas içinde olmuştur.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Berlin Antlaşması ile tam bağımsızlığını kazanan Sırbistan Kosova'da da hak iddia etmeye başladı. Osmanlı Devletinin 1912 yılındaki I. Balkan Savaşı'nda yenik düşmesi üzerine Kosova, Yugoslavya Krallığı'nın bir parçası haline geldi.

Millî Arnavut hareketi

Arnavut millî hareketi birçok sebep sonucunda doğmuştur. Millî Rönesans’ın Arnavut aktivistler üzerinde yaptığı etki en önde gelen sebeptir. 1870’lerde Osmanlı Devleti, Slav halklarına karşı başarısızlıkla neticelenen savaş tecrübeleri yaşamıştı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile, Sırp askerî bölükleri, Kosova Vilayeti’nin kuzeydoğu kısımlarına dayanmışlardı. San Remo Konferansı ile Kosova’nın kuzey kesimlerinde çizilen yeni sınırlarla Arnavutlar, büyük sıkıntılar içinde kalmışlardı. Bu sınırlar sonucunda Sırbistan’a bazı topraklar bırakılmak durumunda kalınmıştı.

Arnavutların yaşadığı toprakların bazı kısımlarının, yeni kurulan Balkan devletleri toprakları içinde kalması Arnavutlar arasında endişelere sebep olmuştu. Bu sebeple, Berlin Kongresi’nden üç gün önce 10 Haziran 1878’de Prizren Ligi kuruldu.[7] Prizren Ligi, Arnavutların durumlarının iyileştirilmesiyle Osmanlı’nın da rahat bulacağı düşüncesiyle Osmanlı sultanından destek gördü. Ancak, bu birliğin Arnavut liderleri, birliği Arnavut milliyetçi hareketlenmesi için kullanmakta aceleci oldular. Birlik İtalo-Arnavutlar “Arbëreshë”lerden temellendi ve halkın belli kesiminden gelişme hususunda yardım buldu. Birliğin ilk üç yılının sonunda fikir, Osmanlı Devleti içinde oluşturulacak bir Arnavut özerk bölgesi talebi idi. Ömer Prizrenli (Ymer Prizreni) başkanlığında, Abdül Fraşeri ve Süleyman Vokşi idaresinde bir geçici hükümet teşkil edildi. Ancak, bazı Balkan vilayetlerindeki bu hamleler, Büyük Devletlerin ve Osmanlı idaresinin durdurmasıyla karşılaştı.

Kosova, Prizren Ligi’nin etkisizleştirilmesinden sonra İpek merkezli bir birliğe sahne oldu. Bu birliğin başında Hacı Zeka yer alıyordu. Bu birlik 1900 yılına dek yürürlükte olmuştur.

Arnavut bağımsızlığı ve Balkan Savaşları

20. yüzyıl başlarında Arnavut millî hareketlenmesi, Arnavutların kendi millî benliklerini geliştirmelerini sağlamak, dillerinin tanınmasını sağlamak, eğitim hakkını sağlamak gibi amaçlarla Jön Türklerden destek almıştı.[11][12] Herhangi bir dış müdahleyi önlemek için, 1908’de Ferizovik’te 20.000 Arnavut çiftçi, liderleri Bayram Curri ve İsa Boletin’in sultana gönderdiği telgramda belirttikleri anayasa ilanı ve meclisin açılması taleplerini için ayaklandı.

Jön Türklerin de desteklediği taleplerine cevap alamayan Arnavutlar, Şubat 1909’da Kosova’nın Arnavut kesimlerinde başarısız bir ayaklanmaya giriştiler. Nisan 1910’da İdris Seferi ve İsa Boletin tarafından idare edilen silahlı isyancı grup, Osmanlı ordusunca etkisiz hâle getirildi.

20. yüzyılda Kosova

Balkan Savaşları

Balkan Savaşları esnasında Kosova topraklarının büyük kısmı Sırbistan Krallığı hükmü altına girdi. Kosova’nın güney kısımları ise Karadağ Krallığı işgalini yaşadı.

1913 Mayısında gerçekleşen Londra Antlaşması’nda, 1912 1. Balkan Savaşı’nı takip eden yıllarda Kuzey Kosova, uluslararası camia tarafından Sırbistan’ın parçası, Güney Kosova kısımları ise Karadağ’ın parçası olarak kabul edilmişti. 1918’de Sırbistan, yeni yapılandırılan Sırp, Hırvat Sloven Krallığı’nın parçası oldu.

1912-1913 yılları civarında artık çözülmeler yaratan ve Osmanlı Devleti idaresinin Kosova Vilayeti ve diğer Balkan bölgelerinden kalkmasıyla sonuçlanan Balkan Savaşları, Kosova’dan Türkler ve kısmî Müslüman kesimin göçlerine sebep olmuştur. Bu göç dalgalarının en büyük yönü, Osmanlı idaresinin çekildiği Türkiye topraklarına doğru olmuştur. Söz konusu göçlerle bütün Balkanlar’dan olduğu gibi, Kosova muhitinden de yüz binlerce insan yollara düşüp öz yurtlarını bırakmak zorunda kalmıştır. Bu göç dalgalarında Türkler en büyük nüfus sayısıyla birinci sırayı oluştururlar. Kosova Vilayeti sınırları içinde yaşayan yerli Türk nüfusu, 20. yüzyıl başlarından günümüze dek, çeşitli yoğunluklarda gelişen kitlesel veya bireysel göç dalgaları ile bölgeyi boşaltmak zorunda kalmışlardır. Bu acı göç hareketleri, Kosova coğrafyasında Türk nüfusunun hızla azalmasını getirip, bugünkü nüfus oranlarını doğurmuştur.

Osmanlı sonrası ve II. Dünya Savaşı

1918-1929 Sırp, Hırvat Sloven Krallığı devresi Sırp nüfusunun her tarafta artışına tanık olmuştur. Krallık içinde Kosova, dört kısma bölünmüştür. Bu kısımlardan üçü Sırbistan (Zveçan, Orta Kosova ve Güney Metohiya); biri Karadağ (Kuzey Metohiya) tarafında kalmıştır.

1929’da Kosova, doğuda Çetine başkentliğinde Zeta Banlığı’na (Zetska Banovina); güneydoğuda Üsküp başkentliğinde Vardar Banlığı’na (Vardarska Banovina); kuzeydoğuda da Niş başkentliğinde Morava Banlığı’na (Moravska Banovina) dâhil edilmiştir.

1941 ve 1945’te Yugoslavya’nın Mihver Devletleri’nce bölümlenmesinde büyük kısım İtalyan egemenliğine, küçük kısım Nazi Almanya’sı egemenliğine ait oldu. İşgal döneminde Kosovalı Sırpların binlercesi, Kosovalı Arnavut gruplar, özellikle Vulnetariler tarafından Kosova dışına atıldılar. Bu olaylardan kaç kişinin etkilendiği kesin olmamakla beraber, Sırp taraflarına göre 10.000-40.000 arası ölü ve 70.000-100.000 arası mülteci sonucunu doğurmuştur.

İkinci Yugoslavya devrinde Kosova (1945-1996)

II. Dünya Savaşı sırasında İtalya'nın Almanya'ya teslim olması üzerine Josip Broz Tito tarafından kurulan meclisçe 1945 yılında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ilan edildi ve monarşi yıkıldı. Bu olaydan sonra Kosova;Yugoslavya'ya bağlı bir özerk eyalet statüsüne geçti. 1963’te de bu eyalet, özerk bölge hâlini aldı. Bu ilk dönemde Kosovalı Arnavutlar ve Türklerin önde gelenleri birçok cezalandırma yaşamışlardır. Tivar Katliamı’nda Şaban Poluja adlı milliyetçi ile beraber 3000-4000 civarında Kosovalı Arnavut’un kurşuna dizildiği belirtilmiştir.

1974 yılındaki Yugoslavya Anayasası ile Kosova kendi kendisini yönetme hususunda birçok hak elde etmişti. 1974’ten sonra Kosova’da Arnavutlar ve Türklerin kendilerine ait okul müfredatları, özel kuruluşları olmuştu. Arnavutlar, Priştine ve Arnavutluk merkezli müfredat ve basımdan yararlanırken, Türkler de Priştine’nin yanında Üsküp merkezli basım faaliyetleri ile kendi kitaplarının basımını, eğitimlerinin yürütülmesini sağlamışlardır. Ancak, bu nispeten ılımlı ortam çok uzun sürmedi. 1980’lere gelinince yarım kalmış bazı girişimler tekrar görülmeye başlandı.

1980’lerle beraber Kosovalılarla Sırplar arasında tansiyon yükselmeye başlar. Bu yıllarda genel Yugoslavya bütünlüğü içinde Kosova, etnik yapı farkıyla ve hak talepleriyle öne çıkmaya başlar.

Başını Kosovalı Arnavutların çektiği Kosovalılar, Kosova için büyük özerklik talebinde bulunurlar. Bu gelişmeler, Stalinist idare altındaki Arnavutluk’la Kosova’nın birleşmesi bakımından bazı kesimlerin iştahını kabarttı. 1981 Martı başlarında Kosovalı üniversite öğrencileri, Kosova’nın Yugoslavya içinde bir cumhuriyet olması talebiyle protesto eylemleri düzenlediler. Bu eylemler hızla isyan hareketlerine dönüşüp Kosova çapında 20.000 kadar kişiyle cisimleşen bir durum hâlini aldı. Söz konusu öğrenci eylemleri, Yugoslav yönetimince öğrencilerin zehirletilmesi durumuna sebebiyet verdi.

1980’lerle artan tansiyon ve öğrenci eylemleri sonrasında Kosova’daki yerel yönetim, Sırplarla diğer Kosovalılar arasında ayrım gözeden uygulamalar gerçekleştirdi. Artık Yugoslavya merkezî idaresi, Kosova’da iyiden iyiye etnik hassasiyet sahibi olmuştu.

Ülkede giderek artan bu acı atmosfer, Djordje Martinović adlı bir çiftçinin hastanede maskeli kişilerce rektumuna şişeli saldırı yapılması ile yeni bir boyut kazandı. Bundan sonra 216 Sırp aydın, “"Djordje Martinović’in yaşadığı olayın Kosova Sırpları için bir çıkmazın simgesi"” olduğunu belirten bir dilekçe imzaladı. Kuşkusuz en büyük siyasî patlama, Kosovalı Sırpların Komünist Belgrad yönetimince ihmal edilmeleriydi.

Yugoslavya’nın komünist rejim altında olduğu Ağustos 1987 tarihinde Kosova, yıldızı parlayan bir siyasetçi olan Slobodan Miloşeviç tarafından ziyaret edildi. Sırp milliyetçiliğinin yeni liderlerinden olma yolunda ilerleyen Miloşeviç, 1. Kosova Savaşı’nın gerçekleştiği Kosova Ovası’nda yaptığı konuşma ile Yugoslavya’nın kaderi açısından geri döndürülemeyecek olan bir süreci başlatmış oldu. Kendisini dinleyen binlerce Kosovalı Sırp’a, “"sizi yenmek için cesaret gerekir"” diye seslendi. Söylemleri kısa sürede Kosovalı Sırpların kahramanı oldu. Kendisi, 1987 sonunda da Sırp hükümetinin kontrolünü ele geçirdi.

1989 yılında, Yugoslavya Cumhuriyeti içinde Sırbistan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bölgeler olan Kosova ve Voyvodina’nın özerklik hakları, Sırbistan çapındaki referandum sonucunda büyük bir oranda azaltıldı. Referandum “çok partili sistem” ve “konuşma özgürlüğü” söylemlerini içerip “insan hakları” tabirini belirten bir yapıdaydı. Aslında, bu yaklaşımlar uygulamada Miloşeviç hükümetinin daha da güçlenmesi, daha çok basın-yayın kuruluşunu kontrol etmesi, azınlıklara daha çok hükmetmesi gibi sonuçlar demek idi. Bu da eski komünist anayasanın yeni şekliydi. Bu yeni anayasa yapısı, özerk yönetimlerin haklarını merkezî Sırbistan yönetimine devreden bir anayasa idi.

Yeni anayasa, etnik baskı aracı olması yönüyle birçok azınlık tarafından ciddi karşıtlıklar oluşturdu. Kosovalılar referanduma katılmayıp bu referandumu gayrimeşru olarak nitelendirdiler. Yerel Kosova idaresi de ayrıca, bu yeni anayasaya karşı oldu. Mart 1989’da kendi kaderleri üzerinde olumsuz etki yaratacaklarını düşündükleri bu girişimi desteklemeyen Kosova Meclisi, tanklar, zırhlı araçlar ve silahlı güçlerle çevrelenerek kabule zorlanmıştır.

SSCB'nin çöküşü ile dağılmaya başlayan ülkeler arasına Yugoslavya da katıldı. Yugoslavya 1992 yılında eyaletlerinin bağımsızlığını ilan etmesi ile dağılmaya başladı. Slovenya, Hırvatistan, Makedonya. Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etti. Fakat Kosova, Sırp baskısı ve askerî müdahaleleri sonucunda tam bağımsızlığına kavuşamadı. 1995 yılında Sırp ordusu Kosova'ya girdi ve birçok sivilin öldürülmesine sebep oldu. 1998’de patlak veren Kosova direnişine kadar, Yugoslavya Ordusu’nun teknik gücünü de arkasına alan Sırplar, Kosova’da birçok hazin neticeye sebep olmuştur. Dünyada, Bosna Hersek saldırıları ve katliamları sebebiyle doğmayan tepki, bu kez Kosova ile beraber doğdu ve 1999 NATO askerî müdahaleleri ile Kosova, Sırp asker ve milislerinden arındırılıp BM kontrolü altına alındı.

Bağımsızlık Süreci

1980’lerle beraber başlayan süreç 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova’nın bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etmesiyle son bulmuştur. Hâlihazırda Kosova Cumhuriyeti olarak bağımsız bir devlet statüsündeki ülkenin, bağımsızlığını tanımayan Sırbistan ve diğer bazı Ortodoks halklı devletlerle uluslararası siyaset arenasında müzakereleri sürmektedir.

1991 yılında Yugoslavya'nın dağılması üzerine Kosova'daki yerel etnik Arnavut liderler tek taraflı bağımsızlık ilan etmelerine rağmen, 1990'lı yıllarda bağımsızlığı güvence altına almayı ve otonomiyi geri getirmeyi amaçlayan pasif direniş harekâtı başarısız oldu. 1990'lı yılların ortasında, etnik Arnavut isyan harekâtı, Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) (Kosovo Liberation Army KKO veya KLA; Arnavutça: Ushtria Çlirimtare e Kosovës), Sırp hedeflerine saldırmaya başladı. 1998 yılının yazında, Arnavutlar Sırp yönetimine karşı kitle protestolarına başladılar. Polis ve ordu kuvvetleri UÇK'yı ezmek için gönderildi.

Kosovalılara yapılan baskının devam etmesi üzerine, NATO, Kosova ve Sırbistan'da bulunan hedeflere Mart 1999 tarihinde hava operasyonlarına başladı (Kosova Operasyonu). Aynı zamanda, Kosovalılara (büyük kısmı Kosova Arnavutlarına ve bazı yerlerde Kosovalı Türklere) karşı, Sırp güçleri tarafından etnik temizliğe başlandı. Yüz binlerce mülteci Arnavutluk, Makedonya, Karadağ ve Türkiye’ye kaçmaya başladı. Uluslararası Lahey Adalet Divanı araştırmalarında en az 2.000 cesede ulaştığını açıkladı. 11 haftalık NATO bombardımanından sonra, Slobodan Miloşeviç birliklerini ve polislerini geri çekmeye zorlandı. 750.000 Kosovalı mülteci evlerine geri döndü. Bu bölgedeki Sırp nüfusun yarısına tekabül eden 100.000 Sırp, evlerini terk etti. Birleşmiş Milletler, Kosova'nın bağımsızlık ya da Sırp egemenliğinden birine dönene kadar bölgeyi kontrolü altına aldı.

Böylece Kosova geniş ölçüde bir özerklik kazanmış oldu. Kosova temsilcileri ile ABD, AET, Sırbistan ve Rusya arasında Kosova'nın statüsü konusunda yapılan görüşmeler 8 yıl sürdü. Görüşmeler hiçbir sonuç vermeyince ABD, NATO ve AB Kosova'nın bağımsızlık düşüncesine desteklemeye başladılar. Nihayet 17 Şubat 2008 pazar günü Kosova meclisi tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti.

Rusya, Yunanistan, Kıbrıs, Sırbistan ve İspanya bağımsızlığa karşı çıkan devletlerdir. Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan'ın bağımsızlığa karşı çıkma nedeni, Kosova'nın, Çamlık (Çamerya) ve KKTC için bir örnek olmasıdır. Rusya ise batılı devletlerin diğer yeni bağımsız olan ülkeleri (Abhazya, Güney Osetya, Kuzey Kıbrıs vb.) tanımadıkları için Kosova'nın bağımsızlığını bir çifte standart olarak görmektedir.

Arnavutluk Tarihi

Bizi takip edin
Get it on Google Play
Prizren Post është ofrues i madh rajonal i lajmeve në Ballkan që arrin tek më shumë se një qind mijë njerëz çdo ditë. Prizren Post informon publikun për ngjarjet dhe të rejat e fundit në fushat e kulturës, financave, lajmeve kombëtare dhe ndërkombëtare përmes platformës multigjuhësore elektronike. Mësoni më shumë rreth produkteve të Prizren Post: